ETİK VE HUKUKTA YAPAY ZEKA
Bilimin gelişimiyle birlikte teknoloji hayatımızda önemli bir yer arz etmeye başladı. Günlük hayatımızda bilim ve teknoloji ile en çok yapay zeka ile karşılaşıyoruz. Yapay zeka öyle bir yere geldi ki sadece sosyal hayatımızı değil iş hayatımızı da etkilemeye başlamış durumda. Yapay zekanın hayatımızda bu denli yer tutuşuyla beraber hem etikliğini hem hukuki boyutuna olan merak gün geçtikçe artmakta.
Yapay zekanın hayamıza olan etkilerini tartışmadan önce yapay zekanın tanımı ile başlamak doğru olacaktır. İnsan zekasını taklit ederek topladığı bilgilerle kademeli olarak işlevi artan ve büyüyen tıpkı bir insan zekası ve fiziksel güç yeteneği geliştiren sistem veya makineler bütününe “YAPAY ZEKA” denmektedir.
Yapay zeka hayatımızda bu kadar büyük yer kaplamışken hukuken nasıl düzenleneceği, hukuki düzenlemelerde hangi hassasiyetlerin öncelikli olarak ele alınacağı, etik perspektifinden nasıl ele alınacağı, yapay zekanın hedef ve etkileri öne çıkmaktadır.
Yapay zekanın etik değerlere uygun ve güvenilir olabilmesi adına 7 ana başlık gereklidir;
İnsan unsuru ve gözetim
Temel sağlamlık ve güvenlik
Gizlilik ve veri yönetimi
Şeffaflık
Çeşitlilik ve adalet
Etik değerler ve hukuki dayanaklardan yoksun olan yapay zeka ürünleri hayatımıxı kolaylaştırmak yerine zorlaştırmaya başlayacağı aşikardır. Örnek verecek olursak trafikte iken otonomların yaya geçişlerinde yayaları tanıması etiğe ve hukuka uygun iken bankada veya hastanelerde verilen kişisel ve özel bilgilerin yapay zeka yolu ile halka arz edilmesi etik ve hukuka uygun olmayacaktır. Dolayısıyla etik ve ahlaka uygun yapay zeka ürünlerinin önemi aynı zamanda adaletin temelinde oluşturulması herkes için kolaylık sağlarken güvenlik ve gizlilik açısından önemli gelişmeler kaydedilecektir. Yapay zekanın etik ve hukuki değerlere uygun yapılması insanlık ve gelecek için elzemdir.
Sosyal hayatın gelişimine paralel olarak her geçen gün kendini yenileyen bir sosyal alan olan hukuk, yapay zekanın çalışma alanına girmeye müsait bir alandır. Yapay zekanın hukuka yansıyan etkileri hem kanuni hem de sözleşme incelemek gibi detay ve teknik kısımlarıyla ilgili birçok dal ile iç içe geçebilecek düzeydedir. Şöyle ki, iç hukukumuzda değişen içtihatlar ve yargı kararlarını yapay zeka teknolojisiyle üretilmiş bir robotu öğrenme yöntemleriyle geliştirmek günümüz şartlarında hiç zor değildir. Böylelikle her duruma karşı, adaletli olacağına inanılan bir karar ortaya çıkması muhtemeldir.
New York’ta yapay zeka ile ilgilenen bir şirket bir yapay zeka tasarlayıp Amerikan hukukuna göre sözleşme hukukunu yapay zekalara kodlayarak araştırma yapmışlardır. Yapılan araştırma sonucu ile avukatlar sözleşmelerdeki hukuki sorunları değerlendirmeler için 4 saat harcar iken aynı işlem için yapay zeka sadece 26 dakika harcamıştır. Doğruluk payını elde etme oranı avukatlarda %85 oranında iken yapay zekalarda %95 oranında görülmüştür. Yapay zekalar ile elde edilen bu başarı yadsınamayacak orandadır. Yapay zekalar ile avukat üzerindeki iş yükü hafifletilecek düzeyde olduğu görülmektedir. Ancak hukuk öyle bir daldır ki sadece kanunlardan ibaret olmayıp etik, ahlak, örf ve adet kurallarını da içeren bir sosyal daldır. Hukukun bu sosyal yanı olmadan kanunlar bir başlarına işe yaramazlar.
“ROSS” isimli ABD üretimi başka bir robot birkaç ABD hukuk firması tarafından satın alınmış olup birkaç saniye içerisinde birçok davaya erişebiliyor. Hukukçuların en çok merak ettiği ise saniyeler içerisinde verilere ulaşabilen bir yapay zeka ürünü savunmayı yeterli düzeyde yapıp yapamayacağı. Yapay zekalara sosyal yükleme yapılamayacağı gerçeğinden dolayı hukukçular, yapay zekaların hukuk için ne kadar faydalı olabileceğine şüpheyle yaklaşmaktadır.
Günümüzdeki yapay zeka ürünlerinin pek çoğunun çalışması insan kontrolünde ya da insan müdahalesi gerektirecek niteliktedir. Günümüzde gerçek nitelikte tam bağımsız (otonom) olarak tasarlanan bir yapay zeka ürünü yoktur. Yapay zeka ürünlerinin insan müdahalesine açık oluşu ile yapay zekanın hukuki niteliği hakkında önemli iki görüş bulunmaktadır.
Görüşlerden ilki; yapay zeka ürünleri her ne kadar belli bir otonom seviyesine sahip olsalar da süje değil obje olduklarını savunurlar. Obje konumunda olan yapay zekanın da dolayısıyla eşya statüsünde olması gerektiğini savunurlar. Diğer görüş ise yapay zekaya sahip sistemlere bir kişi statüsü tanınması gerekliliği noktasında yoğunlaşmaktadır. Yapay zekânın kanunlar önünde kişi olarak tanınması gerekliliği hususunda iki temel gerekçe bulunmaktadır. Birincisi, gittikçe karmaşıklaşan yapay zekâya dayalı sistemlerin herhangi bir zarara sebep olduğu durumda meydana gelen zararın tazmini için bir sorumlu aramak; ikincisi ise sistem doğru işlediğinde ödüllendirecek bir varlığın olmasını sağlamaktır. Örneğin, yapay zekâya kişilik tanındığında, ürettiği eserlerin fikri mülkiyet alanında söz konusu robotik tarafından sahiplenilmesine izin verilmesi söz konusu olabilecektir. Felsefi anlamda kişilik fikrinden yola çıkarak bilinç, özgür irade veya psikoloji, kısacası insan faktörünün etkilerini de göz ardı ederek yapay zekâya gerçek kişiliğe yakın bir kişiliğin verilmesi isabetli olmayacaktır. Bir varlığa kişilik tanınması, onu hukuk düzeni içinde hak sahibi yapmak, onu hak ehliyetiyle donatmak anlamına gelir. Kanun koyucu, bir varlığa kişilik tanırken ona üstünlük, imtiyaz vermektedir. Bu sebeple insan olmayan kişi veya tüzel kişi benzeri öneriler, verilecek hak ve yükümlülüklerin belirsizliğinin doğuracağı riskler dolayısıyla dikkatle yaklaşılması gereken kavramlardır.
Bahsettiğimiz iki görüşü de iç hukukumuza göre değerlendirdiğimizde farklı sonuçlar görürüz. Yapay zeka bir yazılım niteliğinde olup Fikri ve Sanat Eserleri Kanunu’nda korunmaktadır. İkinci görüş olan yapay zekaya kişilik statüsü tanımak gerekse dahi Türk Borçlar Kanunu gereği tüzel kişiler grubuna girmesi gereklidir. Ancak iç hukukumuzda diğer ülkelere kıyasen hala yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin somut bir düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle Türk Hukuku açısından yapay zekaya ilişkin olarak diğer ülkelerinin hukuki düzenlemeleri takip ederek doktrinsel görüşler çerçevesinde kanuni düzenlemenin yapılması gerekmektedir. Bu nedenle de yapay zekanın halen bir eşya olarak kabul edilmesi, potansiyeline yapılan bir haksızlık olduğu görüşündeyiz. Yapay zekanın geldiği son noktada hukuki olarak kişilik statüne erişmesi gerektiği, ancak bu statü insanların hak ve eylemlerindeki gibi değil sui generis bir statü olmalıdır. Yapılacak bu kanuni düzenleme neticesinde yapay zekaların hukuki statüsün değişmesiyle yatırımların teşviki kolaylaşacak, ekonomide canlanmalar olacaktır. Sonuç olarak, yapay zekaların hukuki statüsünde gerçekleşecek olumlu ya da olumsuz tüm gelişmeler ülkemizi ve dünyayı etkilemektedir. Bahse konu kanuni düzenlemenin halen olmaması ciddi bir hukuki boşluk olup bu boşluğun yasama organınca ivedilikle giderilmesi kanaatindeyiz.