
Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği ve Matematik bölümlerinden mezun olan Dr.Günet Eroğlu Akademik yolculuğuna Oxford Üniversitesi yüksek lisans programıyla devam etti. Sabancı Üniversitesi’nde doktora programını tamamlayan Eroğlu bu süreçte özel sektörde, çeşitli yönetim pozisyonlarında değerli deneyimler edindi.
2017 yılında edindiği akademik birikimle disleksili bireylere yönelik yenilikçi mobil uygulamalar geliştirmek amacıyla HMS Healt Mobile Software A.Ş.’yi kuran Dr. Günet Eroğlu bu çalışmalardan en büyük projesi olan Auto Train Brain mobil uygulamasını bizlere aktarıyor.
Özel hastalıklar ile bir bağınız var mı? Kişisel ya da çevrenizde?
Evet, Auto Train Brain’in hikayesi, benim kendi kişisel deneyimimden, bir annenin çaresizliğinden doğdu. Oğlum üstün zekâlı bir çocuk olmasına rağmen, yaşıtlarından çok daha geç okuma yazmayı sökmüştü, dikkatini toplamakta zorlanıyordu ve her başarısız denemede kendine güveni sarsılıyordu. Bu durum, bende tarifi zor bir hayal kırıklığı ve çaresizlik hissi yarattı. Oğlum için gerçekten işe yarayan bir çözüm bulamamam beni harekete geçirdi ve bu hayal kırıklığı, benim en büyük motivasyon kaynağım oldu. Bu zorlukları yaşayan sadece benim çocuğum değildi; aynı durumda olan binlerce çocuk ve aile vardı. Bu nedenle, bilimi sadece teorik bir bilgi olmaktan çıkarıp, pratiğe dökerek gerçek bir çözüm sunan bir sistem geliştirmeye karar verdim.
Disleksiye yönelik bir yazılım geliştirme fikri nasıl ortaya çıktı?
Oğlumun yaşadığı zorluklar karşısında, bir bilgisayar mühendisi ve akademisyen olarak disleksinin beynin bilgiyi işleme biçimindeki bir farklılık olduğunu biliyordum. Yaptığım derin araştırmalar sonucunda, beynin kendini yenileme ve yeni sinaptik bağlantılar kurma yeteneği olan nöroplastisite kavramını keşfettim. Bu keşif beni derinden etkiledi ve bir anda bir anne ve bir bilim insanı kimliğim birleşti. Eğer beyin kendini iyileştirebiliyorsa, neden bu gücü çocuklar ve yetişkinler için erişilebilir hâle getirmeyelim diye düşündüm. İşte tam da bu noktada, EEG (elektroensefalografi) verilerini analiz eden yapay zekâ tabanlı bir sistem geliştirme fikri doğdu.
Yazılımın temel amacı ve hedef kitlesi nedir?
Yazılımın temel amacı, öğrenme güçlüğü, dikkat eksikliği ve disleksi gibi nörogelişimsel farklılıklar yaşayan çocuklara ve onların ailelerine destek olmaktır. Uygulama, beynin kendini iyileştirme kapasitesinden yararlanarak bireylerin daha sağlıklı bir zihinsel performansa ulaşmasına yardımcı oluyor.
Geliştirme süreci ne kadar sürdü? Hangi teknolojileri kullandınız?
Auto Train Brain yazılımının temel amacı, disleksi, öğrenme güçlüğü ve dikkat eksikliği gibi nörogelişimsel farklılıklar yaşayan çocuklara bilimsel temelli bir destek sunmaktır. Hedef kitlemiz öncelikle 4-15 yaş arası çocuklar ve onların aileleridir. Uygulama, beynin kendi kendini iyileştirme gücünü kullanarak, bireylerin bilişsel performanslarını, özellikle dikkat, odaklanma, hafıza ve okuma becerilerini geliştirmeyi amaçlıyor. Biz, bu çocukların potansiyelini en iyi şekilde ortaya çıkaracak, kişiselleştirilmiş bir öğrenme ve gelişim yolculuğu sunuyoruz.
Disleksiye özel olarak yazılımınızda hangi özellikler yer alıyor?
Yazılımımız, her kullanıcı için tamamen kişiselleştirilmiş bir deneyim sunuyor. Uygulamanın temelinde yatan ana özellik, EEG sensörleri aracılığıyla beyin dalgalarını ölçerek bireyin dikkat, odaklanma ve hafıza gibi bilişsel yeteneklerini anlık olarak analiz etmesi. Yapay zekâ algoritmalarımız bu verileri işleyerek, kişinin güçlü ve zayıf yönlerini belirliyor. Ardından, bu profile uygun, eğlenceli ve etkileşimli oyunlar ve egzersizlerden oluşan bir nörofeedback eğitim planı hazırlıyor. Böylece beyin, kendi aktivitesini görerek daha verimli çalışmayı öğreniyor. Bu kişiselleştirilmiş ve bilimsel temelli yaklaşım, disleksiye özgü öğrenme zorluklarının üstesinden gelmede çok büyük bir fark yaratıyor.
Yazılımı geliştirirken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?
Karşılaştığım en büyük zorluklardan biri, aslında kendi kişisel yolculuğumdu. Bir anne olarak, çocuğum için doğru çözümü bulamamam ve hissettiğim çaresizlik, beni derinden etkiledi. Bu duygusal zorluk, beni bir teknoloji geliştirmeye yönlendirdi. Diğer bir zorluk ise Türkiye’deki disleksi farkındalığının hala çok düşük olmasıydı. Birçok çocuğa yanlış teşhis konuluyor ya da “tembel” ya da “geri kalmış” gibi haksız damgalarla karşılaşıyorlar. Disleksinin bir hastalık değil, bir farklılık olduğunu anlatmak ve toplumu bu konuda bilinçlendirmek, geliştirdiğimiz teknoloji kadar önemli bir mücadele alanıydı.
Yazılımınızı kullanan disleksi bireylerden ya da uzmanlardan nasıl geri dönüşler aldınız?
Aldığımız geri dönüşler, bizim için en büyük başarı hikayeleridir. Örneğin, 9 yaşındaki Ali’nin hikayesi beni çok etkiledi. Ailesi bize ulaştığında, Ali’nin okuldaki başarısı düşüktü ve kendine güveni kalmamıştı. Auto Train Brain’i kullanmaya başladıktan birkaç ay sonra, “Ali artık kitap okumaktan korkmuyor. Hatta geçen hafta sınıfta gönüllü olarak şiir okudu!” şeklinde bir mesaj aldık. Bu ve benzeri dönüşümler bize sadece bir teknoloji değil, hayatları değiştiren bir umut sunduğumuzu gösteriyor. İstatistiksel olarak da kullanıcılarımızda dikkat süresinde ortalama %40, okuma becerilerinde ise %70’e varan artışlar gözlemledik. Ayrıca, kullanan ailelerin %87’si uygulamamızın çocukları için faydalı olduğunu belirtti ve 16 akademik yayında sistemimizin etkinliği bilimsel olarak kanıtlandı.
Bu yazılımın disleksi bireylerin yaşam kalitesine nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
Bu yazılım, disleksinin aşılamaz bir engel olmadığını, doğru ve kişiselleştirilmiş yaklaşımlarla beynin adaptasyon yeteneğinin harekete geçirilebileceğini gösteriyor. Uygulamamızla çocuklar sadece okuma ve yazma becerilerini geliştirmekle kalmıyor, aynı zamanda akademik ve sosyal yaşamlarında kendilerine olan inançlarını geri kazanıyorlar. Bu, onların sadece öğrenme güçlüklerini aşmalarına değil, aynı zamanda daha mutlu ve özgüvenli bireyler olmalarına da yardımcı oluyor. Teknolojimiz, umut vererek ve hayatları değiştirerek bu çocukların potansiyelini ortaya çıkarmalarına aracı oluyor.
Yazılımınızın okullarda ya da rehabilitasyon merkezlerinde kullanılmasıyla ilgili bir planınız var mı?
Evet, en büyük hedeflerimizden biri, geliştirdiğimiz bu bilimsel yaklaşımı daha geniş kitlelere ulaştırmak ve ulusal bir farkındalık yaratmaktır. Şu anda 10’dan fazla sağlık kuruluşu ve klinik ile iş birliği yapıyoruz ve bu ağımızı sürekli genişletiyoruz. Gelecekte, Auto Train Brain’in okullarda ve rehabilitasyon merkezlerinde aktif olarak kullanılmasıyla, nörobilimsel yaklaşımların eğitim sistemimize entegre edilmesini hedefliyoruz. Amacımız, disleksi gibi özel öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların sadece evde değil, eğitim hayatlarının her aşamasında bu teknolojik destekten faydalanmalarını sağlamaktır.
Yazılım üzerinde geliştirmeyi düşündüğünüz yeni özellikler var mı?
Gelecek için çok heyecan verici planlarımız var. Sürekli olarak Ar-Ge çalışmalarına devam ediyoruz. İlerleyen dönemlerde sadece öğrenme güçlükleri ile sınırlı kalmayıp, çok daha geniş alanlarda yeni çözümler geliştirmeyi hedefliyoruz. Örneğin, EEG’nin yanı sıra göz hareketleri ve HRV (kalp atış hızı değişkenliği) üzerinden nörofeedback yapan, iş insanları ve sporcular için bilişsel performanslarını artırmaya yönelik çözümler üzerinde çalışıyoruz. Ayrıca, kurumsal iş birlikleri ve dijital sağlık platformlarıyla entegrasyon da gelecek planlarımız arasında yer alıyor.
Ürünümüzü Avrupa ve Kuzey Amerika pazarlarına açmak için gerekli uluslararası sağlık standartları belgelerini tamamlıyoruz. Bu sayede, 10 ülkede toplam 30.000 kullanıcıya ulaşmayı ve özellikle ABD pazarında güçlü bir varlık göstermeyi hedefliyoruz. Orta vadede ise (3-5 yıl içinde) yapay zekâ destekli yeni ürünlerle portföyümüzü genişleterek bilişsel sağlık ve wellness alanında dünya genelinde lider bir teknoloji şirketi olmayı amaçlıyoruz. Bu amaçla Ar-Ge, global iş birlikleri ve kullanıcı deneyimini geliştiren yeniliklere odaklanmaya devam edeceğiz.
Son olarak disleksiyle mücadele eden bireylere veya ailelerine iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?
Disleksi, bir çocuğun potansiyelini azaltmaz; aksine, bu durum sadece farklı bir öğrenme yolculuğunun başlangıcıdır. Lütfen bu durumu zamanında fark edin ve çocuğunuza karşı bilimsel ve sevgi dolu bir yaklaşımla destek olun. Bu süreçte kendinizi asla yalnız hissetmeyin. Unutmayın, disleksili çocuklar sadece kelimelerle değil, fikirlerle, hayal güçleriyle ve yaratıcılıklarıyla düşünürler. Onlara doğru araçları verdiğinizde, okuma ve yazma becerilerini geliştirebilir ve hayallerini gerçeğe dönüştürebilirler. Bizim amacımız da bu zorlu yolda size rehberlik etmek ve çocuklarınızın benzersiz potansiyelini ortaya çıkarmalarına yardımcı olmaktır.